23 Aralık 2012 Pazar

Gel Artık


Ne aklım kaldı benim, ne dinim, 
Ne kararım kaldı benim, ne sabrım,
Gel ne olur, gel artık.
Ne gönlümün derdini sor bana,
Ne sararan yüzümü sor bana,
Ne içimin ateşini sor bana,
Gel gözünle gör, gel artık.
Sıcağınla pişmiş bir somun gibi
O kıpkızıl, al al yüzümü sorma.
Gene ekmek gibi bayatlayıp bayatlayıp,
Gene ekmek gibi ufalana ufalana
Çaresiz, dökülmüşüm yollara,
Gel topla beni, gel artık.
Bir vakitler bir aynaydım,
Yüzünden izler toplamadaydım,
Şimdi buruştum, şimdi sarardım,
Gel gör beni, gel artık.
Dere gibi akıyorum sağa sola,
Ayrılık her yanımda pusuda
Sabahları yalvarırım yakarırım
Rüzgârların karşısında,
Gel ne olur, gel artık.
Başın kille ıslaksa da,
Ayağına diken batmışsa da,
Durma gel Allah aşkına,
Gel demeden kurtar beni.
Ey âşıklar peygamberi!
Gönül ateşinde yanmışım ben,
Boğulmuşum gözyaşına
Git sor Allahın seversen
Ne yol gösterir sevgili,
Ne çare yazar bana?



18 Aralık 2012 Salı

İyi Geçinmek İki Kişinin Kusursuz Olmasıyla Değil, Birbirlerinin Kusurlarını Hoş Görmesiyle Olur!

16 Aralık 2012 Pazar

Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler; ağzına dolar insanın. Sussan acıtır, konuşsan kanatır...

5 Aralık 2012 Çarşamba

Ağlayabilir miyim gönlüm?Müsaadenle..
Şöyle katıla katıla şimşekli bir gökyüzü gibi..
Günaha batan tüm kirliliğin ile ağlayabilir miyim?
Öylesine ama ölesiye. 
Bu can çıkana kadar bedenden.. 

Nefsimin nefesi kesilesiye..
Pembe güller mor menekşelere düşesiye..
Sol yanımın ateşi yükselesiye kadar...
Kendi omzumda kimseciklere yük olmadan
Ağlayabilir miyim?

2 Aralık 2012 Pazar


Hani insan bazen ne ileri ne geri, tek bi adım atamaz ya.
Birini yanında tutmayı bilemez, ama onun yokluğunu da istemez. 
Kaybetmeyi göze alamaz, kazanmak için de mücadele etmez. 
Bağlanmaya cesaret edemez, ama azat da etmez onu.Ne sevilmekten vazgeçer, ne sevmeyi bilir... 
Hani sonra çok zaman geçer savrulurlar ya, o zaman dökülür dudaklardan itiraf edercesine:
 
'Ne gözümü alabildim, ne de göze alabildim...'

1 Aralık 2012 Cumartesi

Birikiyor göz yaşım göz pınarımda, ama dökülemiyor bir türlü orada öylece kalıyor, inatla akmıyor... Boğazım düğümleniyor, yutkunamıyorum, burnumun direği sızlıyor, ama o yaş ısrarla oradan akmıyor...

27 Kasım 2012 Salı

Susmak çürütülmesi en güç silahtır.
İnsanların söyleyemedikleri bazı sözlerin içinde,
söylediklerinden daha çok gerçek vardır.

25 Kasım 2012 Pazar

Korktuğun zaman bil ki, korku da cesaret de aynı çemberin parçalarıdır. Bil ki çember senin içindedir. Demek ki, korkak olduğun kadar cesur olabilirsin. Ne kadar derine düşersen düş, bir o kadar yükseğe çıkabilirsin. Çemberi hatırla. Korkuya tosladığında, felakete uğradığında, çukura düştüğünde tek yapman gereken çemberde geri geri yürümektir; ta ki zıt parçaya ulaşana dek...

6 Kasım 2012 Salı

Tahir olmak ta ayıp değil 
Zühre olmakta 
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil
Bütün iş Tahir ile Zühre olabilmekte yani yürekte....
Mesela bir barikatta döğüşerek 
Mesela Kuzey Kutbu'nu keşfe giderken 
Mesela denerken damarlarında bir serumu ölmek ayıp olur mu? 
Tahir olmak ta ayıp değil Zühre olmak ta 
Hatta sevda yüzünden ölmek te ayıp değil.. 
Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir 
ayrılmak istersen dünyadan ama o senden ayrılacak 
yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık Yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahir'liğinden 
Tahir olmak ta ayıp değil 
Zühre olmak ta 
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil...

1 Kasım 2012 Perşembe

SIKILMADIM

Seni beklerken hiç sıkılmadım
Hayalinle oyalandım sürekli
Beyaz duru bir bulut gibi
Ona bendeki seni anlattım

Seni özlerken hiç sıkılmadım
Güvercinlerle söyleştim bütün gün
Ağaçların yapraklarını saydım
Kaçı dalında kalmış yemyeşil
Kaçı yere yuvarlanmış sararmış
Onlara seni fısıldadım

Senden ayrıyken hiç sıkılmadım
Arada bir uzaklara daldı gözlerim
Belki bir şarkı çaldı kulaklarıma
Belki de yalnızca rüzgar esti
O an derin bir iç çektim
Başımı kaldırdım
Dudaklarımı büzdüm kalp şeklinde
Rüzgara bir öpücük bindirdim

Duyuyor musun beni
Hissettin mi ta uzakları?
Hayır, gözünü yukarılara dikme
Eğ başını, yürek atımını dinle
Tek değil çift ses duyacaksın
Yüreğinin her ritminde
Bensen
Senben
Bensen
Senben

Yılmaz Değirmenci

24 Ekim 2012 Çarşamba

Çoktandır kafamı kurcalayan bir şey var. Niçin insanlar birbirilerine karşı açık yürekli davranmıyorlar. Neden en iyi insan bile karşısındakinden bir şeyler gizliyor, bütün düşündüklerini açıklamıyor. Sözlerimizin yabana atılmadığını bildiğimiz zamanlar bile neden içimizden geçenleri olduğu gibi söylemiyoruz. Nedense herkes olduğundan sert görünmek istiyor. Duygularını hemen açığa vurursa altta kalacakmış, küçük düşürülecekmiş gibi bir korkuya kapılıyor.

Dostoyevski

18 Ekim 2012 Perşembe

Hayatım boyunca kendimle ilgili olarak uzun açıklamalara girmekten kaçındım. Yani duygularımı bütün açıklığıyla uzun uzun anlatmadım kimseye. Bunu yapmak doğru muydu bilemiyorum ama bu böyle sürdü. İstedim ki bana bu kadar yakın olan insanlar birkaç kelimeyle, birkaç cümleyle, bir bakışla, bir nefes alışımla anlasınlar neler olup bittiğini. Çünkü ben böyle anlayabiliyorum. Eğer sahiden birinin yakınında duruyorsam, bu kadarla da olsa farkına varabiliyorum olup bitenlerin. Yakınlarında olmanın hakkını veriyorum ve bunu onlardan da bekliyorum.

Tarık Tufan

17 Ekim 2012 Çarşamba

Bildiklerini anlat, ama akıl vermeye kalkma. 
Anlatılanları iyi dinle, ama hepsini doğru sanma. 
Sessiz kalmak, bir şey bilmediğin anlamına gelmez, çok konuşmakta çok şey bildiğini göstermez. Herkesi kendine eşit gör, her kim olursa olsun bir insanı küçümsemek akılsızlık, 
çok büyük görmekte korkaklıktır. 
Cesaret akıldan gelirse cesarettir, bilgisizlikten gelirse cehalettir.

16 Ekim 2012 Salı

Bazen Su olmak lazım , Sessiz sakin...!
Bazen Sel olmak lazım , öfkeli ve hırçın...!
Bazen Mum alevi olmak lazım , sabırla tükenmeyi bekleyen...!
Bazense volkan olmak lazım , önüne gelen herşeyi hızla tüketen...!
Kimine Su olacaksın kimine 
Sel !
Kimine Mum olacaksın kimine Volkan !
Ama kimseye asla "Kul" olmayacaksın...!

15 Ekim 2012 Pazartesi

Konuşacak birini bulmak kolay da 
Susacak birini bulmak zor.
Susacak ne çok şey var oysa susmak; 
İliklerime kadar doluyum anlamında...

14 Ekim 2012 Pazar

İnsanların çoğu
kaybetmekten korktuğu için,
sevmekten korkuyor.

Sevilmekten korkuyor,
kendisini sevilmeye
layık görmediği için.

Düşünmekten korkuyor,
sorumluluk getireceği için.

Konuşmaktan korkuyor,
eleştirilmekten korktuğu için.

Duygularını ifade etmekten korkuyor,
reddedilmekten korktuğu için.

Yaşlanmaktan korkuyor,
gençliğinin kıymetini bilmediği için.

Unutulmaktan korkuyor,
dünyaya iyi bir şey vermediği için.

Ve ölmekten korkuyor,
aslında yaşamayı bilmediği için.

William Shakespear

13 Ekim 2012 Cumartesi

Ne güzel insanlar vardı eskiden.
Çocukluğumuzu kaplamışlardı.
Bize masal anlatırlardı
Cinlerden, perilerden.
Büyük anneler, büyük babalar vardı.
O zaman hepsi uzaktı ölümden.
Hem sevdirir hem korkuturlardı.
Acı hikâyeleri bile tatlı başlardı.
Demek bunun için gittiler hikâyelerden.
Ne güzel insanlar vardı eskiden.

Ne güzel şarkılar vardı eskiden.
Gençliğimizi donatırlardı.
Hep iyi şeyler hatırlatırlardı
Geçip gitmiş devirlerden.
Sevgi ve ümid yaratırlardı.
O zaman her şey uzaktı ölümden.
Yanık şarkılar bile neşeli başlardı.
İster istemez saadet taşardı
Gamsız günlerimizden.
Ne güzel şarkılar vardı eskiden.

Ne güzel zamanlar vardı eskiden.
Hayâl içinde yaşatırlardı.
Güldürür ağlatırlardı
Duymadan biz, düşünmeden.
Her an bir asır kadardı.
O zaman herkes uzaktı ölümden.
Candan sevdiklerimiz vardı.
Hepsi başka güzeldi, bizi tanımazlardı.
Bütün yollarımız geçerdi gül bahçelerinden.
Ne güzel zamanlar vardı eskiden.

Özdemir Asaf

12 Ekim 2012 Cuma

ben...


Bazen hiç konuşmadan çevremdekileri dinleyesim geliyor sadece insanları gözlemlemek istiyorum. İyice sessizleşip herkesi şaşırtıyorum. Neyin var dediklerinde cevap veremiyorum çünkü neden öyle olduğumu ben bile bilmiyorum. Hiçbir şeyim yokken bir anda mutsuz olabiliyorum ya da saçma sapan şeyleri kafama takıp kendime dert edinebiliyorum.

Yapmamam gereken çok fazla şeyi yaptığımı düşünüyorum. Neden o gün oradaydım ki? Neden o sözleri söyledim ki? Neden şöyle demedim ki? Bunlara benzer bir sürü şey... Sanırım ben kendimi bile çözemiyorken başkalarının beni anlamasını istemem çok büyük bir haksızlık. Bunları çevremdekileri gözlemlediğimde çok daha net fark ediyorum.

Acaba herkesin benim gibi böyle saçmaladığı zamanlar oluyor mudur???

11 Ekim 2012 Perşembe

anonim?

'İyi' demek adettendir ya !
'İyiyim' dedim…
Değilim...

Anlatılması zor bir duygu içimde ki..
...Her harf,
Her kelime,
Ve her cümle, olduğundan ya çok basit ya da daha karmaşık bir hale getiriyor dilime getiremediklerimi.

Birgün konuşmayı unutmak, sadece susmak istiyorum..
Birgün susmayı unutmak, olur olmaz konuşmak istiyorum...
'Kime, neye konuşursan konuş' diyorum…
Yeter ki susma!

Hiçbir söz yetmiyor, beni 'bana' anlatmama…
Dinleyemiyorum kendimi, acımadan içim…

Dokunsalar ağlayacağım bir ömür boyu…
Ve değseler hüznüme, döküleceğim parça parça…

Bir anlık değil, boğulduğum bilinmezlik.
Acısı çıkıyor sustuklarımın.
Oysa ben iyiyim görünürde !

Anlamını içime çeke çeke mutluluğa erişemiyorum...
Ya hep ben fazla geldim ya da hep bir şeyler eksik kaldı…
Şimdi iyi olan ne varsa, üzerine çizgi çekemediğim kırgınlıklar sarıyor dört yanını.

Ve ben,
İyi olmanın eşiğinde, korkulara kapılıyorum anlamadığım bir biçimde…
Sebebim yok.
Belki de çok…

Biliyorum;
Ben bile kendimi anlayamıyorken anlaşılmayı beklemek, hayalden de öte. .

Ben kendimi,
Görmüyorum
Duymuyorum
Ve bilmiyorum…

10 Ekim 2012 Çarşamba

Yanına kadar koştuktan sonra 
bir adım daha atamayacaksan eğer 
oraya kadar sakın koşma. 
Sana değil, bekleyene yazık olur...

özdemir asaf

9 Ekim 2012 Salı

!!!

Her düşündüğünü söyleme, ama her söyleyeceğin şeyi düşün, olmayacak düşüncelerini de yapmaya kalkma. Candan ol, ama sırnaşık olma. Deneyip dost edindiklerini bağrına bas, ilk tanıştığın her kişi ile el sıkışıp dost olma. Kavgaya girmekten sakın, ama girdikten sonra da sıkı dayan ki, karşındakinin gözü korksun. Her konuşanı dinle, ama az konuş. Herkesin fikrini öğren, fakat kendi fikrin sana kalsın. Ne kimseden borç al, ne kimseye borç ver. Çünkü borç veren çok kere parasından olur, borç alan da tutum alışkanlığını kaybeder.

William Shakespeare

8 Ekim 2012 Pazartesi

" Aşk ateistti, çok geç anladılar.''



''Yunanlısına Eros,
Romalısına Amor dediler.
İkisini de Tanrı yaptılar aşkın başına..

Tanrı olmak basitti de hiç gerçek olamadılar, masal olmak çok koydu gerçek olamayan Tanrı kırıntılarına. . 

Gün bitti, değişti zaman. Ne Roma kaldı geriye ne Eski Yunan. 
Eros'tan biblo yaptılar, 

Amor'dan parfüm.
Tanrılıklarını satıp ekmeklerini kazandılar. "

" Aşk ateistti, çok geç anladılar.''

Deniz Öncel (?)

7 Ekim 2012 Pazar

:) :) :)

"Yetişkin bir kızı olan bir dul kadınla evlenmiştim.
Babam da üvey kızımla tanışınca, ona aşık oldu ve sonunda da kandırdı ve evlendiler.
Böylece babam damadım oldu. Üvey kızım da annem durumuna geldi.
Karım bir oğlan doğurdu.
Çocuk tabii ki babamın kayın biraderi ve üvey annemin kardeşi olarak benim dayım sayıldı,

Üvey annem de bir oğlan doğurdu. Böylece kardeş sahibi oldum.
Ama üvey kızımın çocuğu olduğundan, aynı zamanda da torunum sayıldı.
İş bu kadarla da bitmedi.
Karım annemin annesi olduğu için, benim büyük annem sayıldı.
Ben de babamın babası oluyordum.
Sonunda kendimin dedesi olmuştum..."

-Mark Twain- (Mantık Hakkında) - Biraz mizahi, ama mantık dolu :)

6 Ekim 2012 Cumartesi

HER GÜNE BİR NOT- NOT 18



Öğrendim ki…
Her problem kendi içinde bir fırsat saklar.
Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.

HER GÜNE BİR NOT- NOT 17



Öğrendim ki…
İki kişi münakaşa ediyorsa,
Bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez.
Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.

4 Ekim 2012 Perşembe

HER GÜNE BİR NOT- NOT 16



Öğrendim ki…
Şartlar ve olaylar,
Kim olduğumuzu etkilemiş olabilir.
Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz.

3 Ekim 2012 Çarşamba

HER GÜNE BİR NOT- NOT 15



Öğrendim ki…
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor.
Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.

2 Ekim 2012 Salı

HER GÜNE BİR NOT- NOT 14



Öğrendim ki…
Ne kadar yakın olursa olsunlar
En iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir.
Onları affetmek gerekir.

1 Ekim 2012 Pazartesi

HER GÜNE BİR NOT- NOT 13



Öğrendim ki…
Tecrübenin kaç yaşgünü partisi yaşadığınızla ilgisi yok,
Ne tür deneyimler yaşadığınızla var.

30 Eylül 2012 Pazar

29 Eylül 2012 Cumartesi

28 Eylül 2012 Cuma

HER GÜNE BİR NOT- NOT 10



Öğrendim ki…
Hiç tanımadığın insanlar,
iki saat içinde,
senin hayatını değiştirir.

HER GÜNE BİR NOT- NOT 9



Öğrendim ki…
Bazı insanlar sizi çok seviyor
Ama bunu nasıl göstereceğini bilemiyor.

26 Eylül 2012 Çarşamba

HER GÜNE BİR NOT- NOT 8



Öğrendim ki…
Sen tepkilerini kontrol edemezsen
Tepkilerin hayatını kontrol eder.

25 Eylül 2012 Salı

HER GÜNE BİR NOT- NOT 7



Öğrendim ki…
Bütün sevdiklerinle iyi ayrılman gerek
Hangisi son görüşme olacak bilemiyorsun.

24 Eylül 2012 Pazartesi

23 Eylül 2012 Pazar

HER GÜNE BİR NOT- NOT 5



Öğrendim ki…
İnsanların başına ne geldiği değil
O durumda ne yaptıkları önemli.

22 Eylül 2012 Cumartesi

HER GÜNE BİR NOT- NOT 4



Öğrendim ki…
Kendini en iyilerle kıyaslamak değil
Kendi en iyinle kıyaslamak sonuç getirir.

21 Eylül 2012 Cuma

HER GÜNE BİR NOT- NOT 3



Öğrendim ki…
Hayatında nelere sahip olduğun değil
Kiminle olduğun önemli.

20 Eylül 2012 Perşembe

HER GÜNE BİR NOT- NOT 2



Öğrendim ki…
Güveni geliştirmek yıllar alıyor,
Yıkmak bir dakika.

19 Eylül 2012 Çarşamba

HER GÜNE BİR NOT- NOT 1


Öğrendim ki…
Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız. 
Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz, 
Gerisini karşı tarafa bırakırsınız. 

13 Eylül 2012 Perşembe



7 Eylül 2012 Cuma

Mecnun olup Leyla için çöller aşmıssın ne fayda...
Mûmîn olup Mevla için secdeye varmadıktan sonra…

- Necip Fazıl Kısakürek

6 Eylül 2012 Perşembe

En güzel deniz,henüz gidilmemiş olandır.En güzel çocuk,henüz büyümedi.En güzel günlerimiz henüz yaşamadıklarımız.Ve sana söylemek istediğim en güzel söz,henüz soylememis olduğum sözdür...

5 Eylül 2012 Çarşamba

"Yaşananlara dair söylenmesi gereken çok şey var aslında.
Bütün bir geceyi uykusuz geçirmene sebep olan şeyleri bir nefeste anlatmak kolay değildir.
O kadar çok şey biriktiriyor ki insan!.. Kimsenin karşılığında bir şey söylemesi de gerekmiyor. Oturup uzun uzun anlatmak, ne varsa söylemek yetiyor çok zaman. Karşındaki bir şey sormasa, yargılamadan, yüzünü ekşitmeden, saate çaktırmadan bakmaya uğraşmadan, dudak bükmeden dinleyiverse.. Anlatacak o kadar çok şey var ki..."
Tarık Tufan

31 Ağustos 2012 Cuma


Heyhat !

Mum gibi erimiyorsa insan

“Yanıyorum” dememeli;

Yanmaktan korkuyorsa kişi

“Aşk Kapısı” ndan girmemeli…

Ya “Kor Yürekli” olmalı insan

ya da kor barındıracak “Yürekli”…

Şems-i Tebrizi

28 Ağustos 2012 Salı

...

İşte budur hayat! 
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın 
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun 
Çiçek sulandığı kadar güzeldir 
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli 
Bebek ağladığı kadar bebektir 
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, 
Sevdiğin kadar sevilirsin...

Can Yücel

21 Ağustos 2012 Salı

Kaybetmek; insanda değer kavramının güçlenmesini sağlar.
Sürekli kazanan insanda değer kavramı yoktur. 
Onun için her şey değersizdir. İnsan bazen kaybederek kazanır.

Ertürk Akşun

18 Ağustos 2012 Cumartesi

Üç şeyden artık vazgeçtim;
Sorun olan yerde kalma ısrarımdan.
Kendimden çok başkalarını önemsemekten.
Sevmediğim birşeyi hatır için yapmaktan.

Üç şeye hala devam ediyorum;
İnsan gibi insan olmaya.
Mutlu olduğum her an'ı yaşamaya.
Başarmak için, korkmadan risk almaya…
Ayla İZGİ

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Her insan huzur verir...
Kimileri gelince kimileri gidince...

12 Ağustos 2012 Pazar

Bağlanmayacaksın...



Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin…
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, 
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Hangi ilaç iyi gelir yürek yarasına,
Hangi merhem tüm kırılmışlıklarını onarır,
Hangi silgiler siler söz sıyrıklarını?
Özlemenin şifası var mıdır?
Ya hasretin?

İyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın,
Özellikle de şimdi, bu yaşlarda.
Seni tüm zaaflarınla, hatalarınla kabul eden,
Tüm korkularınla bilen,
Hesapsızca ve sorgusuz,
Şartsız ve koşulsuz,
Bencilce olmayan?

Benim’den önce senin olan,
Onaylamasa da kabul eden bir yumuşaklıkta,
Kalbinin içi kadar bir uzaklıkta,
Sonuçta değil süreçte iyi gelen,
İyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın.
Düşüncesi bile gülümseten,
Omuzlarındaki tüm yüklerinden seni azad eden,
Keder değil yaşama sevinci veren,
Tüm yaralarını kendi bile fark etmeden saran,
İyileştiren, iyi gelen sevgilere ihtiyacı var insanın.

Beklentileriyle yormayan, fazla soru sormayan,
Yanında sen gibi sen olduğun,
Tüm yanlış bildiklerini unuttuğun,
Hiçbir hesap yapmadığın, yapamadığın,
İyi gelen, iyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın.

Seni kalıplar içine sıkıştırmayan,
Tüm kayıp taraflarını bakışlarıyla bulduran,
En beceriksiz taraflarını,
Sevimli bir çocuğun yaramazlığı gibi görüp, Seni sevmeye daha da sarılan,
İyileştiren, iyi gelen sevgilere ihtiyacı var insanın.

Not: Yazarı bilinmeyen, anonim bir yazıdır.-alıntı

9 Ağustos 2012 Perşembe

Hint felsefesinin 4 kuralı

KURAL 1: “Karşına çıkan kişiler her kimse, doğru kişilerdir. Bunun anlamı şudur, hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. Karşımıza çıkan, etrafımızda olan herkesin bir nedeni vardır, ya bizi bir yere götürürler ya da bize bir şey öğretirler.”

KURAL 2: “Yaşanmış olan her ne ise, sadece yaşanabilecek olandır. Hiç bir şey, hem de hiç bir şey yaşadığımız şeyi değiştiremezdi. Yaşadığımızın içindeki en önemsiz saydığımız ayrıntıyı bile değiştiremeyiz. ‘Şöyle yapsaydım, böyle olacaktı’ gibi bir cümle yoktur. Hayır, ne yaşandıysa, yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır, dersimizi alalım ve ilerleyelim diye. Her ne kadar zihnimiz ve egomuz bunu kabul etmek istemese de, hayatımızda karşılaştığımız her olay, mükemmeldir.”

KURAL 3: “İçinde başlangıç yapılan her an, doğru andır. Her şey doğru anda başlar, ne erken ne geç. Hayatımızda yeni bir şeyler olmasına hazırsak, o da başlamaya hazırdır.”

KURAL 4: “Bitmiş olan bir şey bitmiştir. Bu kadar basittir. Hayatımızda bir şey sona ererse, bu bizim gelişimimize hizmet eder. Bu yüzden serbest bırakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmiş olduğun bu tecrübeyle ileriye doğru bakmak daha iyidir.”

7 Ağustos 2012 Salı

Büyük düşün,
Olumlu düşün,
Şimdiyi yaşa,
Yararlı ol,
Affet,
Şükret,
Amaç belirle,
Mantıklı ve esnek ol,
Azimli ve sabırlı ol,
“Kardeşim. Sen düşünceden ibaretsin, geriye kalan et ve kemiksin. Gül düşünürsün, gülistan olursun. Diken düşünürsün, dikenlik olursun.”

Mevlâna Celâleddin-i Rûmî

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Gülümse Annem...


Akşam olur hasret büyür dağ olur. 
Bu dağlarda kurşun atsan çığ olur. 
Sen oğlunu geri dönmez say annem. 
Ben ölünce belki vatan sağ olur. 

Belki dağlar duman duman savrulur, 
Belki sesim çığlık çığlık duyulur, 
Belki yavrun bir tabuta koyulur, 
Üzülme annem. 

Bir yangın ki ciğer ciğer kavrulur, 
Bir yangın ki kardeş kardeş vurulur, 
Belki kalbim bir bayrağa kan olur, 
Gülümse annem...

Yine yağmur ince
 ince çiselenir. 
Yine toprak yaz
 gelince çiçeklenir. 
Sen beni hep rüyalarda gör annem. 
Gör ki kalbim bir mezarda dinlenir. 

Belki dağlar duman duman savrulur, 
Belki sesim çığlık çığlık duyulur, 
Belki yavrun bir tabuta koyulur, 
Üzülme annem. 

Bir yangın ki ciğer ciğer kavrulur, 
Bir yangın ki kardeş kardeş vurulur, 
Belki kalbim bir bayrağa kan olur, 
Gülümse annem...


20 Temmuz 2012 Cuma

BEN SANA KÜSTÜM!..

Küsmek nedir bilir misin?..
Küsmek dürüstlüktür..
Çocukçadır ve ondan dolayı saftır..
Yalansızdır..
Küsmek; 'seni seviyorum' dur..
Vazgeçememektir..
Beni anlatır küsmek..
'Kızdım ama hala buradayım'dır, 'gitmiyorum'dur, 'gidemiyorum'dur.
Küsmek; nazlanmaktır, yakın bulmaktır, benim için değerlisindir.
Küsmek, 'sevdiğini söyle' demektir... 'Hadi anla' demektir..
Küsmek; umuttur, acabaları bitirmektir, emin olmaktır..

Yani, diyeceğim o ki:
BEN SANA KÜSTÜM!..

Nazım Hikmet

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Basit Biri Değilim..!



Basit biri değilim..!
Gözlerimi kanatırcasına ağladığım gecelerim var.!
Ve kahkahalara sarılmış anılarım.!
Herkes kadar dertli,bazılarından fakir, çoğundan zenginim.
Taşıdığım hayallerim, söylenecek şarkılarım, paylaşılacak dostluklarım var.
Bilmeyene sevmeyi öğretecek kadar büyük bir kalbim,
Gidene beddua edemeyen bir dilim var..
Yüreğimi korkak büyütmedim.! "Kaybettiklerim; dağıttığım servetimdir"..!
CAN YÜCEL

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Gerçekten özleyenler, özlediklerini dile dökmeye mecali bile kalmayacak kadar özleyenlerdir. İnsan gerçekten özlerse, özledim diyemez; ama ona bakan, onun gözlerinde özlediğini seyreder...

17 Haziran 2012 Pazar

Benzettiler



Yeni bir afyondur yenen her lokma
Biber avrupalı,tuz avrupalı.
Gülücükler sahte kirpikler takma
Dudak Avrupalı,göz Avrupalı.

Bebeklikte benliğini yitiren
Tepe tepe tepemizde oturan
Bizi çıkmazlara alıp götüren
Ayak Avrupalı,iz avrupalı.

Birisi diskoda içer kıvırır
Birisi kulüpte konken çevirir
Yapmasını bilmez ki yıkar devirir
Ana avrupalı,kız avrupalı.

Kalıba uydurdu uyduklarımız
Yazmakla bitmez ki duyduklarımız
Paris modasıdır giydiklerimiz
Astar avrupalı,yüz avrupalı

En mahrem yerlerin kalktı örtüsü
Beş santim tırnaktır ellerin süsü
Bütün bunlar medenilik ölçüsü
Cilve avrupalı naz avrupalı

İster sari deyin isterse ırsi,
Büyük revaç buldu makbulün tersi
Duyduğumuz 'okey,adiyös,mersi'
Ağız avrupalı söz avrupalı

Her gün karşımıza on zıpır çıkar
Bağırır,çağırır,devirir yıkar
Dinler kulağımız gözümüz bakar
Şarkı avrupalı,saz avrupalı.

Başımız ayıkmaz binlerce halttan
Örf,adet gemimiz delindi alttan
Analar Muğla'dan Van'dan Tokat'tan
Bebek avrupalı bez avrupalı

Sahnede ekranda hıyar dinleriz
Deliye,densize uyar dinleriz
Saçma çığlıkları duyar dinleriz
Şarkı avrupalı saz avrupalı

Herkes soyunuyor açılmıyor ki
Sokakta boynuzdan geçilmiyor ki
Müslüman gavurdan seçilmiyor ki
Şekil avrupalı,poz avrupalı

Türklük bu mu desem bu diyecekler
Şampanyayı sorsam su diyecekler
Bir gün kökümüze hu diyecekler
Kabuk avrupalı,öz avrupalı.

Şair: Abdurrahim Karakoç

15 Haziran 2012 Cuma

Aslında insanı en çok acıtan şey; hayal kırıkları değil.
Yaşanması mümkünken, yaşayamadığı mutluluklardır.

F. Dostoyevski

13 Haziran 2012 Çarşamba

Düşündüğümüz
Söylemek istediğimiz
Söylediğimizi sandığımız
Söylediğimiz
Karşınızdakinin duymak istediği
Duyduğu
Anlamak istediği
Anladığını sandığı
Anladığı...arasında farklar vardır...
Dolayısıyla insanların birbirini yanlış anlaması için en az dokuz ihtimal vardır...! (Treysi Kazmirci)

9 Haziran 2012 Cumartesi

Güneş doğduğunda başka bir şehrin sabahında olacağım
Her insanın bir öyküsü vardır ya
Benimki de böyle işte...
Bu sabah pencerene bak
Bu koca şehri sana bıraktım
Başka bir şehrin sabahından başka bir dilde
Elveda...

7 Haziran 2012 Perşembe


Bu gece son biraz sonra
Bu kapıdan son kez çıkıp yine kendimi
Vuracağım yollara
Kimbilir kaç kere ıslanacak yüzüm
Elimi tut düşman olma
Ne olur parça parça olmasın içimiz

Mutlu ol iyi bak kendine
Ne olur gözüm arkada kalmasın
Uzun uzun seneler var önünde
Gün gelir sevgilim
Acıya alışırsın alışırsın..

Bu gece son...

15 Nisan 2012 Pazar

Bugün Pazar

Yağmur var, çok sevdiğim rüzgar da 
Bugün pazar daha uyanmadı komşular 
Damların üzerinde kuşlar daha rahatlar 
Radyolarda eski şarkılar çalıyorlar bu saatlerde 
Gönül penceresinden ansızın bakıp geçenlere doğru 
Yağmur da var çok sevdiğim rüzgar da 
Daha uyanmadı komşular 
Bugün pazar 
Ve ben seni çok özledim..

Dışarı çıkmak istiyor canım 
Tek başına haytalık etmek 
Islanmak pazar sabahında yağmurda 
Boş caddelerde dolaşmak 
Vitrinlere bakmak sinemaların afişlerine 
Sokakların isimlerine 
Telefon kulübelerinde uyuyan çocuklara 
Bir merhaba demek sessizce 
Sahilde martılara simit atmak 
Otobüslerin ilk seferlerine binmek 
Gitmek istiyor canım hayatın gittiği yere 
Islık çalıp şarkılar uydurmak kendi kendine 
Fırından taze ekmek alıp buğusunu çekmek içine
Ve ben seni çok özledim..

Tam böyle bir şey çiçeğe su yürümesi 
Bebeğin ağlaması toprağın uyanması 
Yağmurun yağması ateşin sıcağı 
Bu pazar sabahı tam böyle bir şey 
Bir sabahçı kahvesine uğramak 
Bir bardak çay taze dem kokusu 
Yani hayatın atardamarlarında dolaşmak 
Bölmeden şehrin uykusunu 
Bir şiir yazmak pazar bulmacasının boş karelerine 
Tam böyle bir şey hesapsız gölgesiz bedelsiz kimsesiz 
Bir şiir yazmak bir bardak çay içmek 
Sokaklarda gezmek yağmurda ıslanmak 
Ve ben seni çok özledim..

Yağmur da var çok sevdiğim rüzgar da 
Bugün pazar daha uyanmadı komşular 
Damların üzerinde kuşlar daha rahatlar 
Radyolarda eski şarkılar çalıyorlar bu saatlerde 
Gönül penceresinden ansızın bakıp geçenlere doğru 
Yağmur da var çok sevdiğim rüzgar da 
Bugün pazar 
Ve ben seni çok özledim..