5 Şubat 2022 Cumartesi

30 Yaşıma

Büyüdün mü kalbim?

Akıllandın mı peki?

Ders çıkardın mı hatalarından?

Ağız dolusu "otuz" oldun artık. Hep hayalini kurduğun pek çok şeye ulaştın elhamdulillah. Bu noktada ciddi bir tebriği de hakettin. Ama bir yandan da bu süreçte çok yıprandın.. 

Şöyle bir baştan sana bakacak olursam;

Elhamdulillah.. Hayatına anlam katıp huzura ve mutluğa ulaşmana vesile olacak kişi ile hayatını birleştirdin. En kıymetli duygun bazen seni hayal kırıklıkları ile birlikte hayatını sorguladığın, nedenlerle ve keşkelerle dolu pek çok cümleye düşürdü. Kalbindeki o hayal ettiğin huzur ve mutluluğa tam eriştim derken ellerinden kaydı gitti.. Düzenini oturtamadın. Değer verdiklerin kadar değer görmediğini gördün. Beklentilere girmenin sadece seni daha çok üzdüğünün farkına vardın. Yani sanırım yine büyüdün..

Dönüp ruhuma baktığımda içim 30 değil 60 sanki.. Eski hevesim, heyecanım, ümidim, mutluluklarım yok artık. Hayatım gün geçtikçe bu dünya böyle deyip boyun eğişlerle doldu. Rüyalardan uyanıp gerçek hayata dönüşler, pek çok şeyi öyle olduğu gibi kabullenip hayallerden vazgeçişler ve yoluma bu hayal kırıklıklarının getirdiği mental yorgunluklarla devam edişler.. Neyse ki hâlâ inatla ve içimdeki ümit kırıntılarıyla tutunmaya çalıştığım birkaç dalım var.. 

Her ne kadar bu dünyanın zaten imtihan dünyası olduğu bilincinde olsam da bazen yaşadıklarım ağır geliyor, taşıyamıyorum. Belki bazen isyana da sürüklüyor bu durum beni, Allah affetsin.. Birine göre bu halim şükürsüzlük. Elde ettiğim onca güzel şeye rağmen olumsuzluklara takılıp kalmıyor muyum, evet kalıyorum. Peki bu gerçekten şükürsüzlük mü? Bilmiyorum,  insanın acziyeti ve bu dünyanın imtihan dünyası olduğunu unuttuğu o boşluk anı belki de.. Beklentilerinden vazgeçmeyi kabullenememe belki de. Bu hayatın senin istediğin gibi değil O nasıl isterse o şekilde ilerleyeceğinin idrakına hâlâ tam olarak varamama belki.. Büyümek sanırım kafana vura vura bunların sana öğretildiği o süreç

Neyse.. Yine bitmeyecek cümlelerle kapatacağım sayfamı

Rabbim akıbetimizi hayretsin.. Kalplerimizi şifalandırıp ruhumuzu huzura erdirsin. 

Selamwtle..

15 Temmuz 2021 Perşembe

Yine kendimden vazgeçtim

Her zaman her istediği olan şımarık bir kız çocuğu değilim. Aza kanaat etmeyi olanla yetinmeyi, olmayana üzülmemeyi de bilirim ama son birkaç yıldır ne hayal kurduysam hepsi hüsran ile sonuçlanıyor. En güzel anlarım bile böyle. Bir şöyle ağız dolusu oh be diyemiyorum. İsyan etmiyorum, yani etmemek için elimden geleni yapıyorum ama artık cidden ben kaldıramıyorum Rabbim.. Büyümek zulümmüş insanın kalbine bunu öğrenmiştim zaten ama her geçen gün bu gerçekle bir kez daha yüzleşiyorum. Hayat hep bir vazgeçiş hep bir ödün verme ile mi devam etmeli?!  Ne diyeyim İnşallah sonum güzel olur. Kendimden beklentilerimden hayallerimden o kadar taviz veriyorum ki inşallah her şey buna değer..

3 Haziran 2020 Çarşamba

Seni, baharmışın gibi düşünüyorum,
Seni, Diyarbekir gibi,
Nelere, nelere baskın gelmez ki
Seni düşünmenin tadı...
Ahmed Arif

22 Nisan 2020 Çarşamba

Seven ve Sevdiği

Seven sevdiği için yaptıklarını karşılık bekleyerek yapmaz, içinden geldiği için, onu mutlu etmek için yapar, yapmış da.. Bunları yaparken hiç gocunmamış aksine mutlu olmuş sevdiği mutlu olduğu için ama belli bir zaman sonra gözlerine inen perdeyle bakmış ki sanki sadece o yapmış. Sırf onunla yarım saat 15 dk bile olsa görüşebilmek için kaç kere tüm planlarını düzenlediğini, hayatını sadece ona göre organize etmeye başladığını, hayatının merkezinden kendini çıkarmaya başladığını görmüş önünde perde varken.. Sevdiği onun için ne kadar çaba harcadı diye düşünmüş sonra, bu düşünülecek bir şey miymiş? Ama yapmış işte, düşünmüş.. Sevdiğinin çabası ona yetmemiş. Halbuki perdenin arkasında kalan sevdiğinin içinde bulunduğu durumları unutmuş, imkanları dahilinde onun için çabaladığını görmemiş, gözleri kör olmuş, sadece kendini görmüş. Perde kalkıp bunları farkedince kendine sinirlenmiş. Dönüp kendine kızmış, Sen bunları karşılık bekleyerek mi yaptın sanki şimdi neden bu kadar  kızıp ağlıyorsun ve hem ona hem kendine neden bunları yaşatıyorsun demiş. Farketmiş sonra sevdiğini hâlâ ne kadar sevdiğini ve bir karar vermiş. "Geçmişte olan her şey orada kaldı kendine de ona da hayatı zehir etme. Geçmişte de onu sevdiğin için yaptın sen, karşılık beklemedin. Onun yapısı böyle sen onu böyle sevdin, seni sevdiğini söylüyor, sana senin istediğin gibi gösteremese de değer veriyor. Sadece sana bunu nasıl göstereceğini bilmiyor. Yapmadığı şeyler için de ona kızma çünkü onun yapmadığı her şeyi sen yapmasını bekledin, onunla ilgili beklentiye giren sendin. O sana yapacağım dedi mi ya da bir söz verdi mi? Evet doğum günün için vermişti ama düşünme şimdi orayı bitti gitti. Şimdi bu en birbirinize ihtiyacınız olan günlerde ona sarıl, ona tutun, birlikte büyüyün. Hepsi geçecek, umudunu kaybetme, tutunduğun dalı da kaybetme. Ama hayatının merkezinden de kendini çıkarma."
Ve tekrar huzuruna kavuşmuş..

23 Aralık 2019 Pazartesi

28'e

Yeni yaşım,
Her yaşım daha önce hiç deneyimlemediğim şeyleri beraberinde getiriyor. 27 yaşım bana daha önce hiç deneyimlemediğim güzelliklerle beraber bazı üzüntüleri de yaşattı. Kah ağladım kâh güldüm, daha çok ağladım.. Ama ne olursa olsun pes etmedim. Çok geldim o sınıra ama direndim. Karadenizli oğlak olmam yine işe yaradı :)
Şimdi seninle ne mi yapacağız?
Her zaman gülemeyeceğiz, hep yükselmeyeceğiz, bazen düşeceğiz bazen kalkacağız ama Allah izin verdiği sürece yaşamaya devam edeceğiz. Devam etmek için hayata sımsıkı tutunacağız, tutunacak dalımızı seçerken adımlarımızı dikkatli atacağız ki güvenimizle birlikte tutunduğumuz dal da kırılmasın. Sımsıkı tutunacağız o dala ki yaşama isteğimiz kaybolmasın.
Varsak var olacağız, ben buradayım bak yanındayım demeyi de bileceğiz, sana ihtiyacım var yanımda kal demeyi de.
Zulmü alkışlamayacağız, zalimi de sevmeyecağiz.
Bolca çocuk güldüreceğiz, bulaşıcı ya o meleklerin mutluluğu, elimize yüzümüze bulaştıracağız o mutluluğu.
Sonra.. Sonra devam edeceğiz içimiz acısa da gülümsemeye. Belki yine dayanamayacağımız noktaya geleceğiz ama hemen O'na sığınacağız.
Ve hiç unutmayacağız; şer görünende hayr, hayr görünende şer olabileceğini ve ilmin en yücesinin O'nda olduğunu.
İnanacağız, inanacağız ki başaralım.
Bu yaşım için bir dileğim var Rabbimden, hayr ve huzurla vuslat..
Kendime iyi bak, tebessümle kal, selametle..

8 Aralık 2019 Pazar

Yoruluyorum..

Bağırmak istiyorum. Hesap sormak, daha ne kadar bekleyeceğiz benim dayanacak gücüm kalmadı, çok yalnız kalıyorum artık yeter, bize ne zaman sıra gelecek, hep önceliğimiz başkaları mı olacak demek.. Boğazıma oturan şu yumruğu itip kaldırmak, oradaki düğümü çözmek istiyorum.. Rahatça nefes almak istiyorum, ne olacak diye düşünmeden geçsin günlerim istiyorum..
Bu yük bana bazen böyle ağır geliyor işte..
Neyse, anlık patlama
Kalın selametle

23 Kasım 2019 Cumartesi

Biraz Çocuk Gelişimi

Yapılan araştırmalara göre çocukta da yetişkinde de nöron (sinir hücresi) sayısı aynı, bir yaşındaki çocuğun nöron sayısı ile 50 yaşında tecrübeli ve bilgili birisinin nöron sayısı eşit. Burada kritik olan, bu ikisini birbirinden ayıran şey sinaps- sinirsel bağlantı sayısı. İlginç olansa şu; 2 yaşındaki bebeğin sinaps sayısı yetişkin bir insanınkinden 2 kat daha fazladır. Çünkü bebek doğduğu andan itibaren kontrolsüz bir şekilde her şeyle ilgili duyusal uyaran alır ve sinaptik bağlantı yapar, yerinde durmaz, her şeye dikkat kesilir, çılgın gibidir. Fakat biz öyle değiliz. Biz işimize yaramayacak olanları devre dışı bırakırız. Bu nedenle 2 yaşına kadar inanılmaz bir sinaptik bağlantı artışı kurulur.  2 yaşından sonra artık nöral budama başlar ve o budamayla beraber bizim gerçek yaşantıda ihtiyaç duyacağımız bağlantılar kalır. Bizi biz yapan ya da birbirimizden farklı kılan ya da yaşlı ile çocuğu ayırt eden şey beynimizdeki var olan nöronlar değil de yok edip güçlendirdiğimiz diğer bağlantılardır. Bu nedenle 2 yaşına kadarki gelişim çok çok önemlidir, bu dönemdeki sinaptik bağlantılar çok kıymetlidir.
Sinaps sayısı kuşaklar arası farklılıkları da ortaya koyan bir durum. 1966 yılında,Ç döneminde, Romanya'da nüfus artış politikası olarak doğum kontrolü yasaklanıyor. Fakat aileler bakımları için yeterli olmadığından sadece o dönemde 170 bin çocuk bakım evlerine veriliyor. Ancak bu bakım evlerinde hal o kadar dramatik ki her 30 kişiye bir bakıcı düşüyor ve bulundukları yerin imkansızlıklarından dolayı bu bebeklerle hiçbir tensel temas sağlanamıyor kendi aralarında da hiçbir konuşma geçmiyor. Ağlasa bile bakım verenlerin dokunmasına müsaade edilmiyor. Daha sonra buradan Amerikalı bir aile 3 tane çocuğu evlat ediniyor. 2 erkek ve 1 kız çocuk. 4 yaşında olan bu çocukların yetimhaneden havaalanına  giderken kendi aralarında garip bir dille konuştukları farkediliyor ve taksi şoförüne bu çocuklar hangi dili konuşuyor diye soruluyor. Taksi şoföründen Romanyalı olmasına rağmen ben de anlayamıyorum konuştuklarını bizim dilimizden farklı şeklinde bir dönüş alıyorlar. Ve ilginç bir şekilde bu çocukların şu bildiğimiz, hikayesiyle büyüdüğümüz Tarzan gibi bambaşka bir iletişim dili geliştirdikleri algılanıyor ve Bu çocukların IQ larının 60-70 li seviyelerde olduğu tespit ediliyor (Bu yaşlar için normal IQ 100 civarıdır). Bu çalışmayla daha net anlaşılıyor ki çocuklar 2 yaşından önce ne kadar yoğun duyusal uyaran içeren ve iletişimin olduğu bir ortamda bulunursa çocukların duyusal ve nöral gelişimi o kadar üst seviyelerde oluyor. Fakat 2 yaşından sonra yine de gelişim sağlanabiir. Bu alınan 4 yaşındaki çocuklar ile kalan çocukların IQ seviyeleri ileri dönemde tekrar kıyaslanmış ve alınan çocukların IQ seviyelerinin kalanlara göre daha üst bilişsel seviyede olduğuna yönelik bariz fark görülmüş. İki yaşına kadar çocukların eline tableti-telefonu vermemek, ev içerisinde anne ve babanın sözlü iletişimi ile ve duyusal uyaranlarla çocuğun motor gelişimini desteklemek gerekli.